Kayıtlar

Kasım, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Şiir: Vasıfsız

Resim
  Kendimden bile gizlediğim gerçeklerim var Ben bu sohbete aşinayım Devam edin bayım Bir de dışarıdan duyayım.   Ben bu dünyanın yabancısıyım. İzninizle, kendimi tanıtayım. Ben doğum günüm her kutlandığında utananım. Bilmiyorlardı, yıkımı en ağırından balyozun.   Sonu meçhul bir filmin başrolündeyim. En ciddi kararım sıradan, nefes alışım kadar spontan. Belirsizliğe doğru bir girdaptır beni ordan oraya savuran. Bir an durmalı, sakinleşmeli, farkına varmalı.   Anlamı yok zahmetsiz her soluklu çabanın, Yorulmaların, durduraksız koşmaların. Tüketmenin ömrün en belirsizini, Devam edin bayım, anlatın.   Amacını unutmuş serseri rüzgar… Eser her kış, bazen bahar. Kimini tatlı bir esinti sarar, Kimini temeline kadar sarsar.   İşte bayım burdayım. Acizane bir beden, Bedende mahzen Sonrasız hayallerim ve rüyalarım.

Hissel Bazı Münakaşalar

Resim
  İçten içe tanıdığım bir histir bu. İç gıcıklayan, güzel anları müjdeleyen belli belirsiz bir tedirginlik hali. Bu hareketsiz, bir o kadar sessiz çırpınışlar da nedir? Gelecek hakkında ahkâm kesen beni şu ana bağlayan bu duygusal yoğunluk… En olmadık zamanda aklımı başımdan alan hissi bir karmaşa. Sanki bir uyuşturucu ki bedenimi meçhule prangalayan tuhaf bir heyecan. İşte aciz olan ben ve karşısında kadın olan aşk.   Bir kişi çıkacak ki karşıma, anlamsız Dünyam birden başkalaşacak. Karanlık Dünyam aydınlanacak. Geriye ne keder ne üzüntü kalacak. Bir kez daha doğacağım belki. Mutlulukları betimleyen kelimelerin en kifayetsiz olanlarına defalarca kısa ziyaretlerde bulunacağım. Her doğan yeni güneş, şafağın ilk dakikalarında ilk beni ısıtacak, gözlerimi kısacak, gözyaşlarımı buharlaştıracak.   Var olduğumu anlayacağım belki binlerce defa birlikte ritim tutan kalplerle. Aldığım nefesi hissedeceğim ve nefes verebileceğim benden yıllar yıl sonra bile.   Sevmek sevilmek arasında

Şiir: Gökyüzüne İltica

Resim
  Küçük, aptal, yeşil çam Zavallı seçemedi dikilip duracağı; Büyüyüp yeşereceği, göğe uzanacağı yeri. Vatanım dediği toprakları, benimseyemedi. Belki, hep tohum olarak kalmak istedi. Belki, ölüm uykusunda kalmak, hiç uyanmamak… Önce toprak kabul etti, sonra su, sonrası malum. Artık bir başına başladı, yeniyetme hayata. Doğduğu topraklara inat, gökyüzüne iltica.   Ulaşmak tek arzusuydu, birbirini kovalayan bulutlara Yeşil yapraklarıyla karışmak, mavilerden açık mavilere Esen her rüzgâr, şehvetle çağırıyor, çıldırtıyordu. Zayıf dallarını göğe uzatmış, çırpınıyordu. Her esen rüzgâr umut oluyor, daha çok çırpınıyordu. Handiyse uçacak. Uçmayı dallarına misafir kuşlardan öğrenmişti. Gayrette sebat edip daha çok çırpınmak tek yoluydu bu göçün.   Küçük, aptal, yeşil çam. Koparamadı köklerini vatanından. İhanet edemedi besleyen suyuna. Toprağın şefkatine yenildi.   En okkalı küfürleri, gökyüzüneydi artık. Mağlubiyeti köklerine kadar yaşamıştı, sin