Gri Kirli Bulut

 

Rüzgara savrulan her kül geçmişinde kordu, güçtü. Şimdi bütün hafifliğiyle naif karbon parçaları… Göğe dimdik uzanan bacadan tüten duman sanki geçmiş zamana bir isyan. Öyle ya yanan her parça anılardan oluşan anlamlı bir yığındı.

Gökyüzü griydi, sanki baca boyuyordu. Krematoryum tasvirini ancak psikolojisi fena halde bozulmuş bir velet yapabilirdi.  Tek düze kurşuni renkler… En koyusundan siyah, en açığıysa gri. Binlerce insanın hayaliydi yanan bu devasa odada, bacadan çıkansa fragman; yanacak her hayalin fragmanı. Dışarıda yanmayan insanların hayalinden tek farkı gerçekleşme ihtimalini yitirmiş olmaları. Birisi hayal kuracak en renklisinden, bir diğeriyse kurmayı bırakacaktı. Hayat ne kadar renkli hayallere yer açsa da en nihayetinde prömiyeri gri tonlarında olacaktı, görebildiklerinse yanına kâr…

‘’İsyan etmek istiyorsun biliyorum, bağırmak, yeri göğü oynatmak... Sana vadedilen bu değildi, kandırıldın. Aramıza hoş geldin.

Burada yalnızca sessizlik vardır, hayal yoktur; olabildiğince gerçektir acılarımız. Kızımdır şu az ötede yatan. Ne hayalleri vardı, büyüyecek doktor olacaktı. Annesi onu terk etti, ilk büyük hayal kırıklığını o zaman yaşadı. Bir SS subayı mermisiyle kandırdı annesini, yazık; beni de çok kırdı.

Hayalleri çoktu ama benim hayallerim daha çoktu. Kızımın ve annesinin de hayallerime dahil edersek en fazla renkli hayali ben kurmuştum. Ama bayım bana soracak olursanız: Bu dünyanın renkli olmasına aldanmamalısınız, kutsal kitabım da bunu teyit eder ki biz bu dünyaya mutlu olmak için gelmedik. Tek bir amacımız vardır o da acı çekmek çünkü acı çekmek kutsaldır.’’

Çıtırtılar sanki bir şeyler fısıldıyordu; ağır, sakin ve sıcak. Önce kor halinde bacaya doğru yükseliyor sonra büyük bir hızla püskürüyordu. Süzülen gri karbon parçalar her biri eskisinden hafif ve aynılık içinde dağılıyorlardı.

Bugün Doğu Forster kampından gönderilen 68 yahudiyi krematoryumda yaktık. Günlük yazmak dışında başka yapabildiğim bir şey yok burada. Her birinin suratına baktığımda bir şeyler anlıyorum sanıyorum, sanırım deliriyorum. Bu iş insanlığımı sorgulamama sebep oluyor. Onlarca insandan hiçbir farkım yok ama onlara bir kader biçiyoruz, bu hiç adil değil.

 

17 Kasım 1937



ACT

(23.03.2020 tarihinde yazılmıştır.)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İç Sesle Sohbet

Belki

Kısa Öykü: Huzur