Neden Cerrah Olmalıyım?

 

Da vinci robotu gibi kollarım, muhteşem uzay algım ve görsel hafızam var. Her cerrahın sahip olamayacağı özene ve titizliğe sahibim. Bir tanrı olsaydı, yarattığı insanlar üzerinde değişiklik yapma yetkisini en çok bana vermek isterdi sanırım, tanrının güvenebileceği yegâne kişi ben olmalıydım.

 

O halde korkmak niye? Bir insan var olan yeteneğini neden saklamak ister aklım almıyor doğrusu. Bu zamana kadar bu yolda yürümüyor olmam tamamen benim basiretsizliğimdir. Şimdi, geçmişten tek farkım da ‘’cesaretim’’dir.

 

Çok kere düşündüm acaba kendimi ikna ediyor olabilir miyim diye. Pekâlâ, güzel bir yanıt da bulmuş değilim. Yaptığımın akla yatkın olduğunun ve cesaret işi olduğunun farkındayım. Biraz da kendimi bu işi yapmak için ittiğimi de biliyorum. Sakınarak rahat bir hayat yaşayabileceğimi sanıyordum, yanılıyor olmalıyım, kenarda bekleyerek bir hayatı, bir yeteneği ancak heba edebilirim. Bu sebeple korkmuyorum, cesaretimin kaynağı tam olarak budur.

 

‘’Kaos’’, düzen yaratır, benim düzenim de kaosta saklıdır. Terlemek ve ağlamak istiyorum sanki birazdan ölecekmiş gibi, tereddüt etmek istiyorum elimdeki silahla her an bir insanı öldürecekmiş gibi; hayatı kavramak işte bu anlarda saklı. Ben hayatı hissetmek istiyorum.

 

Neşterimin değdiği her insan, kendilerinde akıllıca yaralamalarımın takdir sebebi olması beni büyüleyecektir. Belki içimdeki hayvanın vahşi dürtülerinin bir tatmin biçimi olacaktır, kim bilir? Bir insanın her anlamda adeta melek olması mümkün değildir, işte belki her neşter darbem içimdeki irinin dışarı akmasına, hastayı iyileştirdiği kadar beni de ‘’iyi’’ edecektir.

 

 

Ben ACT, tanrının şifayı dağıtmak için kullandığı elçi. Ömrümün sonunda en iyi tedaviyi uygulayacağının bilincinde ve sürekli şifanın dağıtıcısı olarak kendi yolumu seçmiş bulunmaktayım. Bu bir insanın alelade seçimi olduğu kadar, yüzlerce insanın kaderini etkileyecek bir dönüm noktasıdır.

 

Umarım görevimi kusursuz yapabilecek donanıma erken erişebilirim.

 

Sözüm olsun.

 

09.04.22

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İç Sesle Sohbet

Belki

Kısa Öykü: Huzur