Kayıtlar

Umurumda Değilsiniz!

Resim
Beni umursamayan bir çevreyi haddinden fazla umursadığımı fark ettiğim gündür bugün. Binlerce, hatta milyonlarca insanın arasında standart olanlardan sadece biriyim, ezelden beri bildiğim üzere. Bir de umursanmadığımı fark edemeyecek kadar da aptal!   Bir spermin bir yumurtayla "rastlantısal" birleşmesinin ürünüyüm tıpkı varlığının mucize olduğunu sanan diğerleri gibi, bugüne değin ulaşmam, hayatta kalabilmem de rastlantısal olmuştur. Yaptığım bütün seçimlerde bu bedene, bu bedenin fikirlerine hep dışarıdan bakarak kendimi değerlendirdim ve süzgeçten geçirdim. Bu kimi zaman ahlaki bir süzgeç yerine geçti kimi zaman benliğimin şu anki formunu korumasına sebep oldu. Geç de olsa fark ettim ki bu yaptığım beni kısıtlayan, gereksiz bir "limitör"dü. Beni, ben bile tanıyamamışken etrafımdaki insanların tanımasına imkân yoktu. Niyetim, marjinal olup dikkat çekmek değildir, herkesin beğendiği bir insan haline gelmek hiç değildir; sadece ve sadece bağımsız fikirlerini icr...

İç Sesle Sohbet

Resim
Şimdi ne hissettiğimi bile bilmediğim bir zamanda boşluğa doğru sürüklenişimin 9536. günündeyim, daha ne kadar günümün kaldığını bilmiyorum. Bazen fare makarasında koşuyormuşum gibi geliyor, koşmayı bırakmak istiyorum çünkü ne için koştuğumu unutuyorum. Yeter bu kadar dediğim anda vücudum yalpalamaya başlıyor, sanki yaklaşmakta olan bir sıtma krizi var, öylesine sarsılacak hepten vücudum. Kriz gelmiyor, titremiyorum ama kötü his bir türlü bırakmıyor yakamı.   Gelecekteki beni inşa ediyorum ama yapayalnız hissediyorum, tek yoldaşım var o da ‘’kendim’’. Amacım neydi, ne yapmak istiyorum, nasıl bir hayat yaşamak istiyorum bir sürü sorum var ama düşünmeye zamanım yok. Etrafımda hiç kimseyi istemiyorum. Yalnız hissediyorum o vakit nedir yanımdaki bu gereksiz kalabalık. En yakınım da en uzağımda olmasın hayatımda, bir tek kalsın istiyorum: ‘’ben’’. Kalabalıklar içinde ne düşündüğümü bile duyamaz hale geliyorum, duyamıyorum, odaklanamıyorum.   Öyle bir an gelecek ki bu kötü his kayb...

Serenat

Resim
  Sokrates - baldıran zehrini içerken Bir serenattır yaşamak, ölüme karşı. Tüketirken belkileri ve keşkeleri… Fark ettiğimi sanıyorum benliğimi ama o kadar yabancıyım ki. Güçlük çekiyorum tanımakta aynadakini. Tam diyorum ki şimdi, gülmekteyim. Gülen benim gözlerim, matemde olan bedenim ve gülen gözlerim… Tezat aynı anda aynı mahallenin oynayan çocukları.   Can sıkıntım geçmiyor. Nerede oyalansam da bu bitip tükenmez arayış sona ermiyor. Belki de bulamayacağımı bildiğim halde yaşamanın yarattığı bunalımdayım. Belki terk etmek zamanı gelmiştir bu karlı şehrin kahırlı istasyonunu. Merakım olmuş meramım. Dile getiremediklerim kafesim… Can sıkıntısıdır, geçer…   Aynı anda düşünmektir beni delirten, bin bir kuşun havada birbirine çarpmadan süzülmesi gibi. Basite almak niyetinde değilim hiç ama çarçur etmek de istememekteyim elimde kalanı. Öyle anlamlı şeyler söylemeliyim ki konuşmak için harcadığım jeton, harcandığına değsin.   Düşünüyorum yanılgısı içinde ola...

Şiir: Sadece Yaşamak

Resim
  Tenere (Belgesel) Hasan Söylemez 2020 Yaşamak uğruna Bitirmek bir ömrü Sırf yaşadı desinler diye Sadece yaşamak.   Günlerin kovduğu yıllar, Dakikalarınsa esamesi yok. Biri birbirinin devamı kadar, aynı Yaşamak, bizde alışkanlık.   Alıştık zira ölüp gitmelere Ha bir gün eksik ha bir gün fazla Bekleyenin yok ya yatağının yanında Ölüm beyazı lüks hastane koridorlarında.   Ama fayda yok Diyorsun ki bugün dünden farklı Tam da sondan bir önce, Sonra sondan daha önce Ve nihayetinde, yine aynı   Yaşamak uğruna Bitirmek bir ömrü Sırf yaşadı desinler diye Sadece yaşamak. Sadesi batsın Sebepsiz gelişimin Sebepsiz gidişi arasında bir yerde Dudaklarım kuru, akbabamı beklerim. Sorarlarsa arkamdan, Hep bir ağız söyleyin: Sadece yaşadı. Yaşadı sadece. ACT 15.11.2021 ölümden ölesiye korkarak...

Gri Kirli Bulut

Resim
  Rüzgara savrulan her kül geçmişinde kordu, güçtü. Şimdi bütün hafifliğiyle naif karbon parçaları… Göğe dimdik uzanan bacadan tüten duman sanki geçmiş zamana bir isyan. Öyle ya yanan her parça anılardan oluşan anlamlı bir yığındı. Gökyüzü griydi, sanki baca boyuyordu. Krematoryum tasvirini ancak psikolojisi fena halde bozulmuş bir velet yapabilirdi.   Tek düze kurşuni renkler… En koyusundan siyah, en açığıysa gri. Binlerce insanın hayaliydi yanan bu devasa odada, bacadan çıkansa fragman; yanacak her hayalin fragmanı. Dışarıda yanmayan insanların hayalinden tek farkı gerçekleşme ihtimalini yitirmiş olmaları. Birisi hayal kuracak en renklisinden, bir diğeriyse kurmayı bırakacaktı. Hayat ne kadar renkli hayallere yer açsa da en nihayetinde prömiyeri gri tonlarında olacaktı, görebildiklerinse yanına kâr… ‘’İsyan etmek istiyorsun biliyorum, bağırmak, yeri göğü oynatmak... Sana vadedilen bu değildi, kandırıldın. Aramıza hoş geldin. Burada yalnızca sessizlik vardır, hayal yokt...

Lacrimosa..

Resim
  Beynimdeki basınç artıyor, düşünmek artık vücudumu yoruyor. Nasıl bu hale gelebildim aklım almıyor. Yolunda giden bir trenin aniden önünde gidecek rayının olmaması gibi. Hayatım film arası veriyor sanki. Ne yola gideceğim, ne yapacağım, ben şimdi ne olacağım? Aklımda cevabını veremediğim o kadar soru var ki.   Bir takım hazırlıklar yapıyorum ama o hazırlıkları yapmak istediğim için mi yapıyorum, sırası geldiği için mi yoksa sadece yükümlülük hissiyatıyla yaptığım için mi, bilememekteyim.   Hiçbir şey düşünmemeli ya da hep düşünmeli. Hayatım sanki bir kum saati ve ben yükselen kum tepeciğinin büyüsüne kapılmış, zamanın içinde benliğimi yitirmişçesine yok oluyorum. İzlediğim bir yok oluş. Odaklandığım şey ölüm. Tanrım yaşamak istiyorum; öyleyse neden tükeniyorum?   Bir mücadele içerisine girme arifesindeyim. Kendimi yakacağım, zamanımı tüketeceğim; ta ki bir başka zaman dilimine geçip tekrar yanana kadar sönmeyecek bir alev. ACT 04.09.2021

Sosyal Çukur

Resim
  Rutinimdir… Pirüpak bir zihinle bilgisayarımın karşısına geçip en az dört sosyal medya hesabımı açıp sayfaları, profilimde ekli arkadaşlarımı, saçma sapan reklamları, önerilerdeki videoları seyretmek, okumak ve zihnimi uyuşturmak. Bu rutinim öyle bir hal aldı ki artık bunları düşünmeksizin şuursuzca peş peşe yapar oldum. Otomatize bir şekilde zamanın plansız cinayetini yapacağım mekanlara erişiyor, bütün hesaplarımı geziyorum, hepsi bitince tekrar baştan başlıyorum. Tekrar, tekrar ve tekrar… Sonra bir şekilde yoruluyorum ve yorgunluğumu fark ettiğim zaman cinayet mahallinden ayrılıyorum. İlginç.   Bu arada şunu söylemek isterim ki aktif bir sosyal medya kullanıcısı değilim. Yani gittiğim her yerde Japon turist gibi yediğim içtiğim her şeyi fotoğraflayıp paylaşmıyorum. Veyahut da gördüğüm her güzel manzaranın önüne geçmek terbiyesizliğinde bulunup fotoğraf çektirmiyorum. Ben sosyal medyayı fikirlerimi yaymak için de kullanmıyorum. Pekiyi, ben sosyal medyanın tam olarak ne...

Şiir: Vazgeçtim

Resim
  Vazgeçtim delirmekten, Aklımı kaçırmaktan korktum belki, Başkalaşmaktan, başka bir benden… Başlamadan yoruldum, tadamadan bıktım Yine bir deryaya açılmanın arefesinde.   Meğer bir ben daha varmış, aynı bedende gizli, Ne tanırmışım ne bilirmişim bu aciz beni. Hayatı yaşamaya korkan ölü bir ruh sanki kendisi Yine istediği gibi; basit, heyecansız ve ruhsuz. Katlanmaktan başka elden ne gelir ki.   Meğer bir ben daha varmış, dediği dedik. Bense ona tapan aciz kulu köpeği İzni olmadan nefes alamaz, adım atamazmışım meğer. Tanıyınca fark ettim, diktatör kendimi   Meğer bir ben daha varmış, paranoyak ve zır deli En akla gelmeyecekleri dillendiren Elle tutulur gözle görülür neyse yok sayan Aklı selim görüntüsünün altında gizli bir sapık. Işık görmemiş mağarası hepten karanlık.   Meğer ne çok ben varmış, benden kalabalık. Yabancı kalmamak, şaşırmamak elde değil. İşin tuhafı, fark etsen de çıkıp giden yok. Aynı kalabalı...

Belki

Resim
  Yeni, bir başka, toy, yalnız, biraz zavallı his. Yeni yetme bir bedene fazla bir yük daha. Biraz cesaretle belki bir kıvılcım; sonra kor, sonra alev, sonrası yangın; bir ormanı kül edecek kadar haşin ve kuvvetli… Yine bir kadın, aynı masalsı dünya, buğulu bakışlar yine sisli ve kontrolsüz düşünceler. Azı bile zarar, kararı kim bilir ne yapar?   Köprüden geçmek, belki görülmeyen manzaralarla karşılaşmak umuduyla, bilinmeyen coğrafyalarda adımlamak, ürkek ama cesur. Karşı tarafa geçme çabası; yavaş ve temkinli... Sürüden ayrılmış kolay bir av gibi.   Yeter! Bu kadarı yeter, her seferinde köprü girişinde bir başınayım. Bir başına ve belki gereksiz birçok kaygıyla köprüden ilk kaçanım, geriye ve hep geriye. Bu sebeple ne yeni coğrafyalar gördüm ne de tanıdım. Hep aynılıklar içinde köhne bir hayatın başrolüydüm. Öyle ya, hayat bir oyundu ve başrolünde yalnız bir adamdım. Hor gördüğü duyguların esiri olmuş, yıpranmış yapayalnız bir adam.   İçimde bir sıkıntı…...

Hayatsikenler

Resim
  Evet, romalılar literatüre girebilecek yeni bir canlı türünü tanıtmak isterim sizlere. Esasında hayatsikenler hep vardı; hatta aramızda, çok yakınlarımızdaydı. Gelelim bu yeni cinse, bilimsel adlarını ben koydum, bir yerde bu cins insanlar benim buluşum sayılır.   Kim bu hayatsikenler? Hayatsikenler, insan formunda olup hayatınızdaki dost gözüken, sarmaşık gibi saran insanlardır; tanımadığınız, belki en yakınlarınızdan/ailenizden birisi bile olabilir, kim bilir? Efendim, hayat dediğimiz başı belli, sonu epey belirsiz olan süreçte bahsi geçen cins insan güruhu sizlerle sırdaş olur, yoldaş olur, dert dinler; belki derman olur, faydası da vardır lakin sıkı durun: İçten içe sizleri kemirir durur. Farkında olmadan hayatınıza yön verir. Dert dinler ama derdin çoğunu o anlatır. Derman olur ama sizde yeni yaralar açar çoğu da onarılmaz olur. Hayatsikenlerin faydası vardır ama varlıklarından bir haber olduğunuz o kadar çok canlı türü vardır ki sizin adınıza denizdeki alglere, fot...